‘Engelliler örgütlenmeli’

  • 09:03 2 Mayıs 2023
  • Emek/Ekonomi
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Engellilerin hem kamusal alanda hem de özel sektörde çalışma yaşamından itildiğini ifade eden Engelliler Konfederasyonu İstihdam ve Rehabilitasyon Komisyonu üyesi Ezgi Kılıç, örgütlenmenin önemine dikkat çekerek, çalışma barışını koruyan kanun hükümlerinin geliştirilmesi ve uygulanması gerektiğini vurguluyor. 
 
Türkiye ve Kurdistan’da kamusal alanda milyonlarca çalışan içinde sadece 200 bini memur statüsünde engelli statüsünde,  140 bini ise işçi statüsünde çalışıyor. Özel sektöre dair ise kaç engelli bireyin çalıştığına dair net bir rakam yok. 12 milyon civarında engelli yurttaşın yaşadığı Türkiye ve Kurdistan’da 2019 verilerine göre 2 milyon engelli çalışabilir konumda. Ancak Türkiye’de istihdam olanakları engellilerin engel durumlarını dikkate alarak planlanmadığı için istihdamda da önemli sorunlar yaşanıyor. 
 
Engelli Çalışanların Haklarını Savunma, İzleme ve Geliştirme Platformu (EÇSAV) Sözcüsü ve Engelliler Konfederasyonu İstihdam ve Rehabilitasyon Komisyonu üyesi Ezgi Kılıç, kamu ve özel sektörde engellilerin kota uygulaması, açık uçlu iş sözleşmeleri, iş yasalarının yerine getirilmesi, mobbingle engellilerin iş hayatından itildiğini ifade ediyor. Sendika ve derneklerin ise engellilerden yana tutum sergilemediğini söyleyen Ezgi, engellilerin örgütlenmesinin önemine dikkat çekiyor. İşe, engellilerle yoldaş olmakla başlamanın gerekliliğine işaret eden Ezgi, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) çalışma barışını koruyan hükümlerinin dikkate alınması ve uygulanması gerektiğinin altını çiziyor.
 
‘İş barışını denetleyen kurum yok’
 
İstihdamın engellilerin aleyhine bir şekilde düzenlendiğini dile getiren Ezgi, işyerlerinde çalışma planlarının ve iş saatlerinin engellilerin engel durumuna göre düzenlenmediğini sözlerine ekliyor. Ezgi “Oysaki iş sağlığı ve güvenliği konusunda tedbirleri almamak 6331 Sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu ve uluslararası düzeyde iş barışını ihlal etmektedir. Ancak bunu denetleyen bir kurum da yok. Sendikaların bir noktada durumu denetlemesi gerekiyor, bir noktada denetliyor ama ‘haklısın ama yapılabilecek bir şey yok’ deniyor. Konu engelliler olunca kaderci bir yaklaşımla, hakikati örtme ya da kendi hakikatsizliklerini örtmeye çalışıyorlar” diye belirtiyor.
 
‘İş gücü piyasasında engelliler külfet olarak görülüyor’
 
Kamu kurumlarında engellilerin erişebilirliklerinin engellendiğini, gereksiz olarak görüldüğünü söyleyen Ezgi, ayrıca koşulların iyileştirilmesinin ise hem kamuda hem de özel sektörde “maddi külfet” olarak görüldüğünü kaydediyor. Ezgi, “Engelliler için gereksiz işe yaramaz, işi beceremez deniyor. Yükseltme sınavlarını geçen arkadaşlarımız bulundukları noktadan bir adım ileri geçemiyor. Kapitalizmin gelişmesiyle iş gücü piyasasından engelliler uzaklaştırılıyor. Çünkü sizi maddi bir külfet olarak görüyor. İnsana bakışla birlikte sakat insana bakışta farklılıklar var. Özel sektördeki engellilerin sorunları daha fazla. Kamu içinde hala tuvalet, iş sağlığı problemlerini aşamıyoruz. Bunu sendikalarla da çözemiyoruz, engelliler geçiştiriliyor erteleniyor. Bunun için işverenlerle karşı karşıya da gelmek istemiyorlar” sözlerini kullanıyor. 
 
‘Engelli çalışma hukuku geliştirilmeli’
 
Engellilerin işe alınmalarının da bir istismar konusu olduğunu da belirten Ezgi, “Devlet tarafından engellilerin istihdamı konusunda mevzuatların eksikliği meseleyi düşünülmez kılıyor. Örneğin kota meselesi var; işyerleri yüzde 4 oranında çalıştırılması gerekiyor. Bu kotanın kaldırılması gerekiyor. Daha fazla engelli işe alınmalı, topluma katılmalı. Engelliler ekonomik, siyasal toplumsal alanların dışında tutuluyor. Engelli çalışma hukukunun gelişmesi gerekiyor. İş sağlığı güvenliği konusunda engellilerin özel ve özgün koşulları için eğitimler verilmeli” diye vurguluyor.
 
‘Engelliler iş hayatından itiliyor’
 
Çalışan engellilerin ise sürekli yıldırma, mobbing ve bu yollarla işten çıkmaya zorlandığına dikkat çeken Ezgi, “Empati kuramama, kurmak istememe sizle çalışmak istememe, engelliye tahammül gösterememe durumu da var. Birçok işveren engelli işçi çalıştırmamak için küçük miktardaki cezayı verip yoluna devam ediyor. Kota engellinin önüne konan engel. Bir yandan ‘biz engellilerin yanındayız’ gibi gösteriyorlar, bizlere topluma karşı yapılıyor bu” ifadelerine yer veriyor.
 
‘Ucu açık sözleşmeler engelliyi amirin insafına bırakıyor’
 
Sağlık sorunları yaşayan engellilerin işyerlerine diğer çalışanlarla aynı saatte işe gelip gitmelerinin beklenmesi gibi eşitsiz uygulamaların yanı sıra iş sözleşmelerinde ucu açık ve istismara açık maddeler konduğunun altını çizen Ezgi, “Çalıştığınız birimin müdürü empati yapabiliyorsa sizi idare edebiliyor. Ama değilse size mobing, psikolojik şiddet uygulayabiliyor. Bunu dile getirdiğinizde ‘buna nasıl cüret edersin’ gibi ifadelerle karşı karşıya kalıyoruz. Örneğin tekerlekli sandalye kullanan biri hazırlanmak için herkesten erken uyanıyor, ulaşımı zor oluyor. İşyerinden en son ayrılan oluyorsunuz. Bazı yaraları skolyoz (omurga eğriliği) oluşabiliyor” diye kaydediyor. 
 
‘Engelliler muhatap bulamıyor’
 
Engellilerin muhatap bulamadığı için ne sendikalarda ne de kurumlarda çözüm üretebildiğini dile getiren Ezgi, kurumların engelli birimlerinin bu yönde bir faaliyet göstermediğine işaret ediyor. 1960’lı yıllarda ABD ve İngiltere’de Vietnam Savaşı’nda engelli kalan askerlerin örgütlenmesiyle gelişen engelli hareketin Türkiye’de hala gereken düzeye ulaşmadığını dile getiren Ezgi, “Engellilerin birçoğu eve hapsolmuş, toplum dışına atılmış, nesneler haline dönüştürülmüş durumda. Onları buradan çıkarmak zor. Topluma çıkabilenler ise bir sürü yıldırmayla karşı karşıya. Bazı engelli arkadaşlarımız işyerinde konforlarının yerinde olmasından kaynaklı bu meseleyi düşünmek dahi istemiyorlar. O mağduriyeti içselleştirmiş durumda. Dernekler meselelerin özüne gitmek yerine yardımlarla çıkar odaklı kuruluşlar durumunda” ifadelerini kullanıyor. 
 
‘Yeni bir bakış açısıyla yeni var oluş hayata geçirilmeli’
 
İktidarcılıktan kaynaklanan sağlamcılık zihniyetinin kökten kaldırılıp, her türden ayrımcı bakış açısından uzaklaşılması gerektiğinin altını çizen Ezgi, yeni bir bakış açısı ile yeni bir var oluşun hayata geçirilmesi gerektiğine değiniyor. Ezgi, “Bunun için öncelikle onlarla iç içe geçmek, onlarla arkadaşlık yoldaşlık yapmak gerekiyor. Onların özne olduğunu, yaşam hakkı olduğunu düşünmek, çalışma hakkının cinsel yaşam hakkının olduğunu kabul etmek gerekiyor. İnanılmaz hızda trenlerle övünürken şuradaki rampayı aşamamak korkunç bir tezat” diye kaydediyor.
 
‘Engelliler adına başkaları konuşuyor’
 
Engellilerin özgürleşmesinin, örgütlenme ile sağlanabileceğini ifade eden Ezgi şunları dile getiriyor: “Engelliler politik özne olabilirler ama ‘siz kenarda durun biz bütün problemlerinizi çözeceğiz’ deniyor. Benim adıma konuşuyor oysa nasıl yaşadığımı bilmiyor neye maruz kaldığımı ekonomik sorunlarını bilmiyor. İşimiz olunca da ekonomik olarak güçlendiğinizi sanıyorlar. Oysa medikal ürünler çok pahalı. Tekerlekli sandalye 80 bin lira ve yenisini alamıyorum, devlet de karşılamıyor.”
 
‘Engelli kadınlar daha çok ayrımcılığa maruz kalıyor’
 
Engelli kadın olmanın iki kat zorluk içerdiğini belirten Ezgi, “Meselenin konuşulduğunu da görmüyoruz. Hem engelli bir kadınsınız hem annesiniz hem çalışan bir engellisiniz, buna toplumsal ekonomik siyasal boyutlarını da yüklediğinizde bunun ağırlığı çok. Bunlarla da mücadele etmek zorundasınız. İşyerlerinde sakat kadın düşmanlığına maruz kalıyorsunuz. Engelli bireylerin içinde engelli kadınlar en fazla ayrımcılığa maruz kalan oluyor” diye ekliyor. 
 
‘Uluslararası sözleşmelerin hükümleri uygulanmalı’
 
Engellilerin mobbingden korunması için acil olarak Uluslararası Çalışma Örgütünün (İLO) çalışma barışını koruyan hükümlerinin dikkate alınması ve uygulanması gerektiğini vurgulayan Ezgi son olarak şöyle diyor: “Gerek iktidar, gerek siyasi partiler, kurumlar, kadın örgütleri, dernekler sendikalar tarafından engelli çalışanların meselelerine kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama daha çok meselelerimizi anlatma konusunda engeller çıkarılıyor. Engelli çalışma koşullarının iyileştirilmesinde daha çok duyarlılık gösterilmesi, daha görünür ve konuşulur olması için sesimizi her yerde yükselteceğiz.”