Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik: Savaş tecritle bağlantılı, çözüm 3’üncü Yol

  • 09:06 21 Mayıs 2022
  • Güncel
İSTANBUL - Kürtlere yönelik saldırıların Türkiye halklarına bir kazanımının olmayacağını vurgulayan yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, bu saldırıların PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecrit ile birebir bağlantılı olduğuna dikkat çekti. Mukaddes ayrıca barış, eşitlik ve demokrasi mücadelesi yolunun 3’üncu Yol siyaseti ile döşenebileceğini kaydetti. 
 
Türkiye’de AKP-MHP iktidarının kararı ile 17 Nisan’da Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) işbirliği ile Kürt halkına yönelik yeni bir tasfiye planı devreye konuldu. Zap, Avaşin ve Metina alanlarına dönük saldırılar farklı bir boyuta evrilirken, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), KDP’nin özel birlikleri ile her türlü askeri tekniki donanımı bölgede kullanıyor. 
 
Halkları savaşa sürükleyen bu politikaların İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın dış dünya ile temasının engellenmesi ile birebir ilişkili olduğu birçok çevre tarafından da dile getiriliyor. Bu yorumu yapanlardan biri de yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik. 
 
Mukaddes, saldırılar ve İmralı tecridine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.   
 
‘Sorunların düğümlendiği nokta Kürt sorunu’
 
Devletin, Kürtlerle yıllardır savaş halinde olduğunu anımsatan Mukaddes, bu savaş halinin çok katmanlı bir şekilde sürdürüldüğüne işaret etti. Mukaddes, “Türk devleti, iktidar eliyle IŞİD gibi bir barbarlığa destek oldu. Kürt toprakları, kuzeydeki Rojava, Kobanê, Efrîn kentleri üst üste yıkılıp yok edilmeye çalışıldı. Türkiye’nin kuvvetleri, o bölgeleri işgal etti ve yağmaladı. Yani toplumda ya da bu topraklarda, öyle bir rüzgar esiyor ki, bütün bu çatışmaların merkezinde Kürt sorunu olduğunu, Kürtlere karşı savaşın her biçiminin yürütülmekte olduğunu, yürütüle yürütüle bu noktaya gelindiği anlaşılmasın. Savaşın anlaşılmaması için Türkiye iç siyasette farklı konular ile ilgilenerek savaş halinin üstü örtülmeye çalışılıyor” dedi.
 
 ‘Kürtlere dönük imha hareketi tekrarlanıyor’
 
Mukaddes, Kürtlere karşı imha hareketinin 50 yıldır defalarca kez tekrarlandığını vurguladı. Saldırıların bir hedefinin de Halkların Demokratik Partisi (HDP) olduğuna dikkat çeken Mukaddes, “Bunlar öyle bir kin ve öfkeyle yürütülüyor ki, Federe Kürdistan'a askeri kuvvet gönderiyor, mahkemeye yargı gönderiyor, HDP binasına polis bastırıyor. ‘Dağdaki çocukların aileleri’ diye bir simülasyon ile gerçekten sahte kuvvetler ile polis eşliğinde merkez binaya bile baskına gönderiyor” örneklerini verdi. Saldırıların aynı zamanda Kürt halkının kazanımlarına yönelik olduğunu sözlerine ekleyen Mukaddes, “Saldırılar bütünüyle, Türkiye'de demokratik mücadele, Kürt ve Türk halklarının bir arada demokrasi, barış, eşitlik, kardeşlik için yürüttüğü mücadeleye karşı yürütülüyor. Hatta Türkiye'nin devrimci örgütlenmesinin bütün diğer ezilenlerin de ortak mücadele ile kazandıklarına da karşı yürütülüyor” şeklinde konuştu. 
 
Yaşamını yitiren asker sayısının gizlenmesi
 
Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) açıklamasında yer alan yaşamını yitiren asker sayısının gerçeği yansıtmadığına işaret eden Mukaddes, şöyle devam etti: “Dikkat ediyorum da adı duyulan, gelen cenazeler artık ‘paralı askerlik’ denen kalemde yer alıyor. Asker aileleri tarafından devlete karşı bir tutum gelişmesini önleyici bir sürü tedbir alıyorlar. Zamanında 90’lardaki savaşta aileler çocukları niye buralarda öldürüldüğünü sorgulamaya geçmişlerdi. 2000’lerde de zaman zaman bu çıkışı yapan aileler oldu. Ama bunları çabuk susturdular ve bunlar hiçbir zaman genellik olmadı. Bir barış hareketinin batıdan Kürdistan’a kadar her yeri kucaklayamamış olmasının bir yansıması olarak da görmek gerekiyor. Şimdi devlet aynı zamanda Suriyeliler ekseninde mülteci düşmanlığını geliştirirken bir de savaş gerçeğinin üstünü örtmek için bundan yararlanıyor.”  
 
‘Kürtlerle savaş kaybettiriyor’
 
Kürtler ile savaşın halklara çok şey kaybettirdiğini kaydeden Mukaddes, şunları söyledi: “Kürt halkı, canıyla ödüyor, köyleri boşaltılıyor. Cizre'de, Sur’da gördüğümüz gibi yakıp yıktılar. Türkiye'nin batısındaki halklar ise özgürlükleri yok edilerek bu durumu yaşıyorlar. Ekonomik program ve neoliberalizm ile doğayı, tarımı yok ediyor. Sadece Kürt topraklarında tarım yok edilmedi. Orada bir savaş usulü olarak yok edildi. Ama batıda da neoliberal iktisat politikaları, sermayenin doğayı yağmalaması olarak yok edildi. Hepsi bunun gölgesi altında gitti, geçti.”
 
 2015’ten sonra yeni savaş konsepti
 
Mukaddes devamında da dönem dönem yapılan ateşkeslere değindi. 90’lı yıllarda Bekaa Vadisi’nde PKK tarafından ilan edilen ateşkese devletin 3 ay sonra büyük bir savaş ile karşılık verdiğini hatırlatan Mukaddes, “Kürt halkı elini çok uzattı. Şimdi de HDP ve HDK deneyimlerimiz ortaya çıktıktan sonra artık Kürt ve Türkiye’nin devrimci sosyalist güçleri birlikte hareket ediyorlar. İşçi, emekçi kesimlerinin sendikalı örgütleri ve siyasal örgütlenmelerinin önemli bir kesimi burada yer alıyor. Ama genel bir toplumsal hareket olarak barışa sahip çıkma gerçekleşmedi. Gerçekleşen en yüksek moment 2015 yılının 7 Haziran’ıydı. 2013'teki yeniden bir çözüm süreci başlaması ile çok güçlü bir barış iklimi cevap oldu. Bu Türkiye halklarının yanıtıydı aslında. Sonra yeni bir savaş konseptine girdik. O savaş bu eğilimi geriletti ve Türk halkıyla, Türkiye’nin diğer bütün halklarıyla Kürt halkının bir arada barış içinde yaşama isteğine karşı bugünkü iktidar da, onun kararları da somutlaşan bir savaşa çevirdiler. Ama bu topraklarda öldüremedikleri bir damar var, o da Kürt halkının her türlü bedeli göze alarak kendi taleplerinden vazgeçmemesi. Bütün bu talepler ile Türkiye halklarının da özgürlük, demokrasi, eşitlik ve kardeşlik taleplerinin de kattığı en güçlü şekilde seslendiren toplumsal kesim olacak bir yerde duruyor. Devletin de asıl savaştığı şey bu” diye belirtti.
 
Savaş ve İmralı tecridi
 
2013-2015 yılları arasında Abdullah Öcalan öncülüğünde başlatılan süreçte hazırlanan Dolmabahçe Mutabakatı’na Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bağlı kalmayarak İmralı’da tecrit uyguladığını ve bununla savaş ilan ettiğini söyleyen Mukaddes, söz konusu tecridin yansımalarını şöyle açıkladı: “Savaş, savaşın içinde bir de özel hukuklu tecrit varsa bu tecrit herkesin hayatına bir şekilde giriyordur. Bu hukuksuzluğun birkaç karesi var. Merkezinde de gerçekten bu Kürt özgürlük mücadelesine karşı, Kürt Özgürlük Lideri’nin tecritte tutuluyor olması yatıyor. Devletin İmralı tecridinde bu kadar ısrar etmesinin nedeni bir çözüm umudunun, ışığının açılmasını istemiyor. Ve kriminalize etmeye çalışıyor. Kürt hareketini de kriminalize etmeye çalışıyor. İmralı’yı da bir suç bölgesi olarak göstermeye çalışıp bütün toplumu düşmanlaştırmaya çalışıyor. İmralı kapısından gelen bir ışığın topluma yayılacağını, asıl muhataplıkların ortaya çıkacağını ve toplumu yumuşatan bir etkisinin olacağı biliniyor.”
 
Çözüm 3’ncü Yol siyaseti
 
Savaş ve tecrit halinin çözümünü ise Abdullah Öcalan’ın önerdiği ve HDP’nin hayata geçirmeye çalıştığı 3’üncü Yol siyasetinde bulan Mukaddes, “İşçinin emekçinin, ezilenin, hakkı yenilenin, adalet sorunu olanın, Kürt’ün, Türk’ün, Alevi’nin, din istismarcılığını kabul etmeyecek bütün Müslümanların ve bütün demokrasi arayan kişilerin toplaşacağı yol bu” sözleri ile 3’üncü Yol siyasetini tarif etti. 
 
‘Kürt’ü ve Alevi’yi kabul edeceksiniz’
 
“Önce Kürt’ü Alevi’yi kabul edeceksiniz” diyen Mukaddes son olarak şu sözleri kullandı: “Dindar-kindar nesil yaratmak isteyenlerin karşısında cepheden duracaksınız. Demokratikleşmenin içinde, adalet hukuk düzenini kurmanın kendi içinde tabii ki daha ileriye götürecek dinamiklerin hareketine gelişme olanağı bulacak ki insanlar gerçekten sınırsız, sınıfsız, özgür bir dünya varışına varacaktır. Onun için barış, eşitlik, demokrasi mücadelesi yolu böyle döşenebilir. Aynı zamanda faşist iktidarları devirmenin yolu da böyle döşenir.”