‘Kürtçe benim rengim, var oldukça koruyacağım’ 2022-05-13 09:09:12     Marta Sömek   İSTANBUL - Henüz anne karnındayken anadili Kürtçe ile tanışan ve yaşamı boyunca da büyük bir inatla anadilini yaygınlaştırmak için mücadele eden Kürtçe eğitmeni Berivan Saruhan, dillerinin resmi dil olması için herkese daha çok Kürtçe konuşma çağrısı yaptı.   Celadet Alî Bedirxan'ın 1932'de çıkardığı Kürtçe Hawar dergisinin yayına başladığı gün olan 15 Mayıs, Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor. Dergi zengin içeriğinin yanı sıra Kürtçe Latin alfabesine de geçiş yaptı. 57 sayı ile 1943 yılına kadar yayımlanmaya devam eden Hawar, Kürtçe’nin gelişmesine büyük katkı sundu ve Cegerxwîn, Qedrîcan, Osman Sebrî gibi edebiyatçıların yetişmesine de aracı olan dergide ayrıca Celadet Alî Bedirxan’ın ilk kez Kürtçe gramerini oluşturduğu makaleler de yer aldı.   O günden bugüne dek Kürtçe’nin yaşatılması için 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı kutlanmaya devam edilirken, diğer yandan bölgede belediyelere kayyım atanması, Kürtçe üzerindeki baskıların devam etmesi, ilçelerin ve köylerin Kürtçe isimlerinin Türkçeleştirilmesi gibi asimilasyon ve yasakçı politikalar, Kürtçe’nin Meclis’te “X” olarak tanımlanması da hala dil üzerinde kendini gösteriyor. Tüm bu baskı ve engellemelere karşı ise Kürt halkı dilini büyük bir kararlılıkla yaşatarak Kürtçe’ye daha çok sarılıyor.   Yaşamı boyunca Kürtçe’yi öğrenmek, yaygınlaştırmak için mücadele eden Kürtçe eğitmeni Berivan Saruhan ailelere, “15 Mayıs Dil Bayramı’nda çocuklarınızla kendi dillerinde konuşun, ısrarcı olun. Eğer sizler ısrarcı olmazsanız, çocuklar tarafından bu dil kullanılmazsa, bu dil ölecek ve yok olacak” çağrısını yaptı.   ‘Kürtçe resmi konuşma dili olmalı’   Kürt Dili ve Edebiyatı mezunu Berivan Saruhan, Kürtçe eğitmenliğinin yanı sıra Kürtçe-Türkçe çeviriler yapıyor. Annesinin bebeklikten bu yana kendisi ile Kürtçe konuştuğunu söyleyen Berivan, Kürtçe ile büyüdüğünün altını çiziyor. “Doğduğumdan bu yana dilimle konuşuyor ve yaşıyorum” diyen Berivan, metropolde de dilini yaşatıyor. En büyük sorunun Kürtçe’nin resmi dil olmaması ve eğitim dili olarak kabul edilmemesi olduğunu düşünen Berivan, bu yüzden en büyük baskılarla karşı karşıya kaldığını ifade ediyor. “Dilimiz resmi olarak ve resmi toplum dili olarak kabul edilmediği sürece toplum içindeki varlığını sürdüremez” diyen Berivan, “Bizim gibi eğitmenler sadece dilin ömrünü uzatıyor. Kürtler maalesef sosyal medyadaki 5-6 milyon takipçiden oluşmuyor. Toplumun resmi konuşma dili olmalı” ifadelerini kullanıyor.   ‘Kürdistan’da hala dillerini koruyanlar var’   Bölge kentlerinde asimilasyon politikalarının hızla yayıldığına dikkat çeken Berivan, şunları kaydediyor: “Kürdistan’da her il kendince bir karaktere sahip. Orada ve burada büyük bir asimilasyon yürütülüyor. Ben kendim de bu bilinçle büyüdüm. Aileler çocukları ile konuşuyorlar ama onlar anlamıyor ya da konuşamıyor. Kürdistan’da da çocuklar sokağa çıkıp geldiklerinde, beraberlerinde bir Türkçe kelime getiriyorlar. Çünkü eğitim Türkçe, sokakta Türkçe konuşuluyor. Fakat anne ve babalar da ısrarcılar, halen metropollerde de Kürdistan’da da dillerini koruyanlar var. Ben böyle bir yerde büyüdüm. Büyüğüm ilçede dilimi aktif olarak kullanıyordum.”   ‘O dilin adı Türkçe, zorla öğretmeye çalışıyorlar…’   12 yaşındayken kendi dili yani Kürtçe ile gerçek anlamda tanıştığını söyleyen Berivan, “Birçok Kürt çocuğu gibi Türkçe ile okulda yüz yüze kaldım. Hiç bilmiyordum. Biz Kürt çocuklar bir araya geldiğimizde, ‘Okulda şöyle bir şey vardı, şöyle öğrendim, hiç bilmediğim Türkçe kelimelerde öğretmen bana şunları söyledi’ gibi okuldaki hikayelerimizden bahseder ve güleriz. Bu gerçekten trajikomiktir. Bilmediği dili sopa zoruyla öğrenen çocuk ile cinsel istismara uğrayan çocuğun durumu aynıdır benim için. Çünkü psikoloji üzerinde aynı etkiyi bırakıyor bu iki durum da.  Benim de böyle bir hikayem vardı. Sokakta bir dil kullanılıyor, evde bir dil kullanılıyor. Annem ve babam benimle Kürtçe konuşuyordu ve ben de öyle konuşuyordum. Ama okul denilen yerde ise ayrı bir dil kullanılıyordu. O dilin adı Türkçe. O dili hiç bilmiyorum ve anlamıyorum. Yavaş yavaş bana öğretmeye çalışıyorlar. Zorla öğretmeye çalışıyorlar ama ben öğrenmek istemiyorum, korkuyorum da” sözleriyle her Kürt gibi devlet okulunda maruz kaldığı şiddeti anlatıyor.   Kürtçe’ye giden ısrarlı yolculuk…   Qoser’de (Kızıltepe) ortaokula giderken kütüphanede Mehmet Uzun’un Kürtçe kitabını gören Berivan, hiç okuyamadığını fark ediyor. O yaştayken hızlı konuşan ve Türkçe okuması da iyi olan Berivan, evde ayrı okulda da ayrı bir dil kullanırken, anadilindeki bir metni anlayamadığını görüyor. Anadilini hece hece okuyan Berivan, inat ve ısrarla Kürtçeyi öğrenmeyi önüne bir hedef olarak koyuyor. Sistemin dayattığı Türkçeyi okurken Kürtçeyi okuyamamayı, “Bu işte bir yanlışlık var” diye yorumlayan Berivan, Evdalê Zeynikê’nin kitabından aynı sayfayı 20 kere inatla tekrar edip okuyor. Berivan ısrarla çabalayıp öğrendiği anadil yolculuğunu şu sözlerle anlatıyor: “Baktım ki Evdalê Zeynikê kitabı var. Aynı sayfayı 20 kere tekrar edip okudum. İnat edip okumam gerekiyor dedim. Ardından dilimizin de bir alfabesi olduğunu öğrendim. Ama üniversiteye gittiğimde baktım ki aslında dilim hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Dil, kültür ve edebiyat konusunda halen kendimi eksik görüyorum. Böyle dilimi öğrendim, konuşmakla kalmadım alfabemi de öğrendim.”   Okulda dil baskısı   Anadilini dilinden düşürmeyen Berivan, okul sürecinde birçok baskıya ve şiddete maruz kalıyor. Berivan, trajikomik olarak değerlendirdiği fakat aynı zamanda da anadili nedeniyle şiddete maruz kaldığı bir hikayesini ise şöyle paylaşıyor: “İlkokul 4’üncü sınıftayken metropolden gelen, kendisini idealist olarak gören bir öğretmen köy okulumuza görevlendirilmişti. Bir yıl mecburi olarak kalacak daha sonra da geri dönecekti. Sınıfta, ‘En sevdiğiniz yemek nedir çocuklar’ diye sordu. Ben de elimi kaldırıp ‘et ve şorbe öğretmenim’ dedim. Öğretmen bana dönüp, ‘O şorba değil, çorba Berivan’ dedi. Düşündüm düşündüm ve dedim ki, biz evde şorbe diyoruz, neden beni düzeltti. Çok utanmıştım ama büyüdüğümde anladım ki bu benim suçum değildi.”   Kürtlerin Lale Devri: Çözüm Süreci   Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünü okuma nedenini anlatan Berivan, “Bildiğiniz gibi ‘Çözüm Süreci’ denilen bir süreç oldu, ben ona ‘Kürtlerin Lale Devri’ diyorum. Tabii ki kendi durumumuzu siyasi atmosferden ayrı ele alamayız. Kürtlerle alakalı her durum aslında siyasetle bağlantılı. O dönem devlet böyle bir bölüm açtı. Devlet bunu propagandası için açtı onu da iyi biliyorduk ama yine de merak vardı. ‘Berivan sen 12 yıl Türkçe eğitim gördün. Zaten biz de dilimizin resmi dil olmasını istiyoruz. Belki bunun yolu açılır. İsteklerimiz belki yavaş yavaş yerine getirilir’ diye ütopik bir şey düşündüm. Artık Kürtçe dersler verilecek, Kürt üniversiteleri açılacak, sadece edebiyat bölümü değil, her alanda Kürtçe bölümler açılacak, iletişim fakültesi de açılacak, Kürtlerin olduğu her yerde Kürtçe konuşulacak diye düşündüm. Gerçekten öğretmenler bizimle Kürtçe mi konuşacak diye sorular geçiyordu aklımdan. Acayipti ama pişman değilim, iyi bir deneyim oldu benim için” sözlerini kullanıyor.   ‘Var oldukça Kürt dilini yaygınlaştıracağım’   Farklı dillerde ve okullarda eğitim verilirken Kürtçe’nin ancak 2012-2013 yıllarında lisans dili yapılmaya başlandığını söyleyen Berivan, “Çok geç. Hep, Kürtçe eğitim dili olmalıdır artık diyorum. Eğitim dili insanlar üzerinde oldukça etkilidir” diyor. Anadilinin kendisinin rengi olduğunu tanımlayan Berivan, anadili ile konuştuğunda kendisi gibi hissettiğini de aktarıyor. Tüm baskı ve engellemelere karşı Kürtçe’ye daha sıkı sarılan ve var olduğu sürece anadilini yaygınlaştıracağının mesajını veren Berivan, “Bu benim rengim. Tabi tekrar tekrar baskılarla ve zorluklarla yüz yüze kalıyoruz. Ben de buna karşı daha çok dilimi kullanarak, buna inat dilimi yaşatmak istiyorum. Var oldukça da amacım Kürt dilini ve Kültürünü korumak, Kürt dil ve edebiyatını daha da yaygınlaştırmak olacak” vurgusunu yapıyor.   ‘Dilimize karşı yok etme politikası yürütülüyor’   Halkının yaşamında ve zihninde, Kürtçeyi yeniden yaşattırmak için çabalayacağını dile getiren Berivan, “Var oldukça dilimi koruyacağım” diyor. Berivan işine son verilse de sokakta, kafede, kütüphanede, otobüste, piknikte, yaşamın ve dünyanın her yerinde dilini konuşmayı hedef olarak önüne koyuyor. Kürtçe’nin yok edilmeye çalışıldığına vurgu yapan Berivan, “Bu devlette Cumhuriyetten bu yana bir politika var. Dilimize karşı bir yok etme politikası yürütülüyor. Buna karşı konuşarak, bir yere bağlı olmadan mücadelemizi vereceğiz. Sivil işler için aslında çok güçlü değil. Bunun daha da güçlendirilmesi lazım. Ben de daha önce işinden atılmış biri olarak bu bir hakkın yok sayılması, ayaklar altına alınmasıdır aslında. Her ne kadar bir siyaset olsa da Kürt dili resmi dil olmuyor. Yalnızca kurslarda, devlete bağlı yerlerde kısmen veriliyor, tıpkı Kürt Dili bölümü gibi. Bazı belediyelerde kurs açılıyor ama sonra pasifize, kriminalize ediliyor ve ortadan kalkıyor yine. Biz bunun olmasını istemiyoruz” sözleriyle sesleniyor.   ‘Direnen Kürtler var’   Devletten bir isteklerinin olmadığının altını çizen Berivan’ın, Kürtçe’yi resmi dil yapacaklarına olan inancı ise tam. “Emeğimiz ve çalışmalarımızla bunu yerine getireceğiz” diyen Berivan, büyük bir sorumluluk düşen ailelere de şu sözlerle çağrıda bulunuyor: “Biliyoruz eğitimin etkisi çok çok büyük, çocuklarınızın Türkçe kelimeler kullanması normaldir. Medya Türkçe, üniversite Türkçe, toplum Türkçe, resmi kurumlar Türkçe, bu çok normal. Ama yine de umutsuz değilim, direnen Kürtler var. İsteğim şudur, 15 Mayıs Dil Bayramı’nda çocuklarınızla kendi dillerinde konuşun, ısrarcı olun. Eğer sizler ısrarcı olmazsanız, çocuklar tarafından bu dil kullanılmazsa, bu dil ölecek ve yok olacak. Renginizdir konuşun. Eksik de olsa, yanlış da olsa kendi dilinizi konuşun.”