Yandaş ve iki yüzlü medya iktidarın piyonu

  • 09:04 23 Ekim 2022
  • Medya Kritik
 
Roza Metîna 
 
HABER MERKEZİ - İktidarların sermayelerini savunan, ucuz işgücünü meşrulaştıran, kadın haklarını göz ardı eden, kimyasal silah kullanımını görmezden gelen, üzerini örten bir medyadan ne beklenebilir ki? Yandaş ve iki yüzlü medya iktidarın piyonluğunu yapıyor.
 
Basın önemli rol ve misyona sahip. Bunun yanı sıra önemli görevleri var. Basının görevleri sıralanırken de öne çıkan “haber ve bilgi edinme” oluyor. Aynı zamanda basının toplumu etkilemede ve yönlendirmede de önemli bir unsur olduğunu unutmayalım. 
 
Ancak bugün mevcut iktidar Kürdistan ve Türkiye’de basının büyük kısmını kendi kontrolüne aldığı gibi haber ve bilgi edinmede demokratik bir alan bırakmış değil. 
 
Basın iktidarın sopası olmuş durumda
 
İnsan yaşamının önemli bir parçası olan basın şimdilerde Türkiye’de iktidarın kirli işleri için kullanılıyor. Toplumun eğitim düzeyinin yükseltilmesi, toplumsal değer, dil ve farklı kültürlerin korunması, huzur ve güzelliklerin geliştirilmesi için kullanılması gereken basın iktidarın sopasına dönüşmüş durumda. Çıkarılan kanunlarla da bu sopa giderek uzanıyor. Uzandıkça da bu sopa demokratikleşmeye vuruluyor ve eşitsizliğe neden oluyor. Bu da kendisiyle haksızlık, adaletsizlik, düşünce özgürlüğü önünde engelleri ve rant, talan sisteminin önünü açıyor. 
 
Sansür yasası rant ve talan sisteminin önünü açtı
 
Sansür yasasının kabul edilmesiyle aynı zamanda haksızlık, adaletsizlik, rant ve talan sisteminin önü açıldı. Sansür yasası AKP ve MHP oyları ile kabul edildikten sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da onaylanarak Resmi Gazete’de yayımlandı. Mevcut iktidar kendi beka ve güvenliği için işine gelen kanunları kabul ediyor. Bu kanunla, Saray’ın 5 milyon olan günlük harcamasına ve güvenlik adı altında yürütülen savaş politikalarına dikkat çekenler daha çok suçlanacak. Halkın 468,7 milyar TL olan savaş bütçesine tepki göstermesini yasaklamak istiyorlar. 
 
Yandaş medya eliyle kadına yönelik şiddetin meşrulaştırılması
 
Kadına yönelik şiddet, tecavüz ve işkencelerin de yandaş medya eliyle meşrulaştırılmasını da unutmayalım. Yine cezaevlerinde Kürt kadınlara verilen cezaları da. Demokratik Toplum Kongresi (KCD) Eşbaşkanı Leyla Güven’e verilen 11 yıl 7 ay cezayı meşrulaştırmak için elinden geleni yapıyorlar. Faşizme ve haksızlıklara boyun eğmeyenler böylesi uygulamalarla yüz yüze kalıyor. İktidarların sermayelerini savunan, ucuz işgücünü meşrulaştıran, kadın haklarını göz ardı eden medyadan ne beklenebilir? Kimyasal silah kullanımını görmezden gelen, üzerini örten bir medyadan ne beklenebilir ki? Yandaş ve ikiyüzlü medya iktidarın piyonluğunu yapıyor.
 
Yandaş medyanın manipülasyon ve talimatları yerine getirme görevi
 
Irkçılığın, cinsiyetçiliğin ve tekçiliğin aynası olan yandaş medyanın yaptıkları bununla da sınırlı değil. Manipülasyon ve talimatları yerine getirme işini de çok iyi yapıyor.  Bu da, halkın vergileri ile oluyor.  Bu yüzden de halk “zehir olsun” diyor. 
 
Havuz medyada çalışıp iktidarların suç ortağı olanları da unutmayalım. İktidarların istediği gibi haber ve görüntü hazırlayıp onları alkışlıyorlar. Bartın’da yaşanan facianın haber ve görüntülerinde olduğu gibi… Alınmayan tedbirler, yapılan yolsuzlukların 41 kişinin ölümüne sebep olduğunu yansıtmak yerine  “kader” söylemini öne çıkardılar. Bu şekilde yapılan ikiyüzlülüğe ortak oldular. İşçilerin haklarını öne çıkarmak, sadece bir yıl içerisinde 359 işçinin cezasızlık, ucuz işgücü, yolsuzluklar yüzünden yaşamını yitirdiğini yansıtmak yerine “Şükür 24 saat dolmadan 41 şehidimizin cenazesini çıkardık” sözlerini utanmadan milyonlara yansıttılar.
 
Milyonlarca kişi adalet arıyor 
 
Örnekler saymakla bitmez. Ancak biz mevcut iktidarın piyonluğunu yapan yandaş medyaya ilişkin birkaç örnek daha verebiliriz. Bartın’da 41 işçinin katledilmesinden sonra Eğitim Bakanı, işçilerin çocuklarının eğitim masraflarını karşılayacaklarını açıkladı. Yandaş medya da bunun üzerine bu açıklamayı süsleyerek, överek yayınladı. Ancak bunu övmek yerine yapılanı anlatın diye sorulmuyor. Zaten bu felakete yol açan bu övdükleriniz değil mi? Yine Adalet Bakanı mikrofonu eline alarak madende yaşamını yitiren 25 yaşındaki işçinin mezarı başında kuran okudu. Bu görüntüler üzerine dijital medyada “Adalet Bakanı’nın asıl görevini hatırlatacak kimse yok mu?”, “Ne şov yapıyorsun?” yorumları yapıldı. En çok adalete ihtiyaç duyulan bu ülkede, üç imamın mezarda bulunmasına rağmen, Adalet Bakanı eline mikrofonu alıp kuran okuyor.
 
Emine Şenyaşar, Urfa Adliyesi önünde “Urfa’da kanun değil, talimatlar geçerli”, “Adalet toprağın altında” demiyor mu, yine adalet arayan milyonlar da…
 
Yandaş ve ikiyüzlü medya hala iş başında
 
Birçok kentte madenlerde yüzlerce işçi yaşamını yitirdi. İş ve sağlık güvenliğindeki ihmalkarlıktan dolayı yüzlerce işçi yaşamını yitirdi. 7 Mart 1983’te Zonguldak Armutçuk’ta kömür madeninde yaşanan patlamada 103 işçi yaşamını yitirdi. 7 Şubat 1990’da Amasya’daki patlamada 65 işçi yaşamını yitirdi. 17 Kasım 2017 yılında Siirt’te 16 işçi yaşamını yitirdi. 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa Soma’da 301 maden işçisi yaşamını yitirdi. Patlamalar sonrası adalet yerini bulmadığı için aileler tepkili. Bunlar sadece maden ocaklarında yaşanan patlamalarda yaşamını yitiren madencilere ilişkin birkaç örnek.  Ancak daha fazlası var. Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi yüzlerce maden işçisi sistemin ihmalkarlığından dolayı yaşamını yitirdi. Ancak buna rağmen de madendeki işçilerin yaşamını yitirmesine neden olanlar, onların ailelerini ziyarete gidiyor ve üstelik de onların yeni doğan çocuklarına da isim veriyorlar. İktidara piyonluk yapan yandaş medya da hala iş başında.
 

Etiketler:

Okumadan geçme!