Kobanê Davası: Barışı halklaştıramadık

  • 13:41 26 Eylül 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, coğrafya olarak barışın ne olduğunu ve barış ahlakının bilinmediğini belirtti. Barışın savaş lastiğinin yedeği olmaması gerektiğini dile getiren Sırrı, barış kavramını halklaştıramadıklarına dikkat çekti. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 17’nci duruşması 1’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülmeye başladı. 
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına HDP’li milletvekilleri, avukatlar, tutuksuz yargılanan İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar (ÖÇAV) üyesi ve Ankara Barosu başkan adayı Sevinç Hocaoğulları da duruşmada hazır bulundu. 
 
Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler, duruşmada hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. 
 
Duruşma öncesi Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden duruşmaya SEGBİS ile bağlanan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın İran’da “ahlak polisleri” tarafından katledilen Jîna Mahsa Amini için saçlarını kazıtma eylemine siyasetçi kadınlar alkışlarla destek verdi.  
 
Duruşma dosyaya giren evrakların okunmasıyla başlandı. 
 
‘Tarihsel dava’
 
Ardından tutuksuz yargılanan, İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder söz aldı. Duruşmalarda vareste tutulmasına rağmen, duruşmayı yakından takip ettiğini belirten Sırrı, “Ülkede yaşanılacak olumlu yada olumsuz durumlar bu davayla ilgili en temel etkendir. Bizler hepimiz barışın ikliminden mi faydalanacağız? yoksa canlarımızı kaybetmeye devam mı edeceğiz? Bu salon buna cevap verilecek en büyük yerdir. O yüzden tarihseldir. Geleceğimiz söz konusu o yüzden bir kavşaktayız. Eğer kendimi bir kimlikle tanımlamam gerekseydi barış emekçisi olarak tanımlamayı tercih ederim. Mesleğiniz, sınıfınız ne olursa olsun onu onurlandıran çabadır” dedi.  
 
‘Barış soylu bir çabadır’
 
Birçok sanatçı, siyasetçi, akademisyen’in bu toprakların kanamalı durumunda tek bir söz söylemeden yaşamını yitirdiğini ifade eden Sırrı, “Bu topraklarda kardeşillikten emin olunmadığından, yapılan işin, çekilen filmin, bir ehemmiyeti olmayacağının farkında olarak bir fark yaratmak istiyor bu insanlar. Barış çabalarını böyle tarif edebiliriz. Bizim savaştan, çatışmadan bir fayda sağlayabileceğimizi düşünmek bir vasat işidir. Bizler bu meseleye dair bir şeyler yapılması gerektiğini düşünen vicdanlı insanlarız. Eğer suya sabuna dokunmadan yaşamayı tercih etseydik, hepimiz kendi alanımızda en iyisi olurduk. Bu toprakların en malül olduğu şey kavram kargaşası. Birine ne düşünüyorsun? dediğinde karşı olduğu şeyleri sıralayarak başlar. Yada başka bir şey üzerine tarif eder. Bunların barış, ‘terör’ kavramları ile çok yakından alakası var. ‘Terör, savaş, barış’ kavram kargaşası on binlerce insanın mahkeme kapılarında sürünmesine neden oluyor. Barış soylu bir çabadır ama ‘iyilik’ değildir. Bir hayat felsefesi olarak barışı savunmak gerekiyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Barış savaşın yedek lastiği değildir’
 
Barış için birinci dereceden rol aldığını ifade eden Sırrı şöyle devam etti: “Barış’ın ferman edilerek ilan edilmediğini deneyimleyerek öğrendik. Toplum olarak bir barış kültürümüzün olduğundan söz edemeyiz. Buradaki yargılama eğer bir barış süreci nihayete erseydi buradaki yargılamada olmayacaktı. Sorumluluk hissediyorum, niye gerçekleşmediğinin cevabını düşünmekle meşgulüm. İslam barış dinidir diye bir nokta var ama Ortadoğu’da kardeşinin kanıyla banyo yapan milletlerle dolu. Barışın ne olduğunu bilmiyoruz, barış ahlakından bir haberiz. Evine ateş düşenler, canını kaybedenler bunun bedelini çok ağır ödüyorlar. Barış savaşın yedek lastiği değildir olmamalıdır. Savaşın cephaneliğin içinde devşirilmez. Kürt meselesi bütün Ortadoğu’nun en yakıcı sorunların başından gelir. En az 200 yıllık bir meseleden söz ediyoruz. Öyle bir mesele ki bu topraklarda 5 kuşağın tarumar olmasıyla bağlı. Bu coğrafyanın 200 yıllık yılında iki kez barış teşebbüsü olmuş. Her şey, savaş üzerine kurgulamış bir durumda barış emekçiliğine soyunmak kolay değil. 200 yıldan sonra 3’ncü kez barış için bir araya geldik. İyi mi yaptık kötü mü? bunu da barış masasının devrilmesiyle ülkenin durumundan görebiliriz.”
 
‘Demokrasi iradesi gibi çöken barış iradesinin altında kaldı’
 
Barış sürecinde ülkenin çoğunluğu olmasa bile toplumun birçok kesiminin  “Edi bese” dediğini anımsatan Sırrı, “Barış bilinci derken, doğal olarak en az iki kişiden söz ediyoruz. İki tarafından ölmek ve öldürmekten başka bir yolun olup olmadığını sorması lazım. Çözüm sürecinden önce her şey bu sorunun sorulmasıyla başladı. Hatta MGK’da bu sorunun sorulmasıyla süreç başladı. Kürt hareketinde ortak vatan, ortak gelecek için çatışmasızlık iradesi oluştu. Devlet kanadında ise, savaşı besleyen paradigmanın en önemli bertaraf edildi. Bundan vazgeçildi söylendi siyasi hayatıma mal olsa da bir çözüm söylemi oluştu. Buna irade demek imkansız bugünden bakınca. Dönemin adalet bakanı ben ve Selahattin Bey ile konuştu, ‘sizin tercümanlığa ihtiyacınız var’ dedi. Arada bir kavram farkı vardı. Bu süreçte rol aldık hala dilimizi acılaştırmıyorsak, buna olan imanımızdan ve inancımızdan. Ömür boyu bu millet kan dökmeyecek bir gün oturacak helalleşmenin zeminini arayacak. Ama yaşadıklarımızı ve söylediklerimizin hepsini geçirdiğim bir süzgeç var. İlerde olası bir şeyi kesmemek, iki barış emekçiliğini soyunacak olan insanlara taş yağmurundan korunacak bir baret vermek. Ben dahil bu dosyada yargılanan hiçbir arkadaşımız ne savaş çağrısı yaptık nede şiddet çağrısı yaptık. Bu dosyadaki herkes demokrasi iradesi gibi çöken barış iradesinin altında kaldı. Devlet heyetiyle yaptığımız ilk görüşmede mutabık kaldığımız ilk şey; ‘mağlubu olmayan bir şey inşa etmek zorundayız’ Türk’ün endişesi, Kürdün haysiyetini birlikte zimmetleyebilirdik, ama yapmadık” sözlerini kullandı. 
 
Sırrı’nın beyanlarının ardından duruşmaya 14.30’a kadar ara verildi. 
 
 

Etiketler:

kobanê dava